Büyük bir heyecanla koşarak yaklaşıyor. Nefes nefese mutluluğunu paylaşıyor: “Hocam! Falanca üniversitede yüksek lisans programına yerleştim!” Bu senaryoyu çok kez gördüm ve her seferinde de hikâyenin kahramanına aynı soruyu sordum: “İyi ama falanca üniversitenin senden haberi var mı?” Lisansüstü eğitimde öğrenciden sonraki en önemli unsur danışman öğretim üyesidir; üniversite değil. Bir yüksek lisans veya doktora öğrencisinin çalışmaları ile ilgili bilgi almak isteyen biri öğrenciye “hangi üniversitede yüksek lisans / doktora yapıyorsun?” diye sormaz; “kiminle çalışıyorsun?” diye sorar.
Lisansüstü eğitim, adayın uzmanlaşmak istediği alanda, bir öğretim üyesi danışmanlığında ileri çalışmalar yapabilmesi için bir platform sağlar. Lisansüstü eğitimde danışmanın rolü yönlendirmek ve izlemektir; öğretmek değil. Çıkmazlara girdiğinizde size yol gösterecektir; ancak direksiyona geçmesini beklemek doğru olmaz. Meraklı ve araştırmacı bir aday ile ilgili ve dikkatli bir danışman birlikte güzel işler başarabilirler.
Yukarıdaki iki paragraftan şu sonuç çıkar: Lisansüstü eğitim almak isteyen aday önce hangi alanda çalışma yapmak istediğini, sonra da ilgili alanda çalışmalar yapan ve kendisine danışmanlık yapabilecek öğretim üyelerini belirlemelidir. Aday, danışman bulmak için yaptığı araştırmalar sonucunda şöyle bir bilgiye de ulaşabilir: “Ben falanca üniversiteden mezun olmak üzereyim. Ancak benim ilerlemek istediğim alanda çalışmalar yürüten öğretim üyeleri filanca üniversite(ler)de.”
Danışmanlık yapabilecek öğretim üyelerini belirledikten sonra, sıradaki iş bu öğretim üyeleri ile iletişime geçmek ve tanışmak olmalıdır; böylece ilgili öğretim üyelerini lisansüstü eğitim alma isteğiniz ve ilerlemek istediğiniz konu hakkında bilgilendirebilirsiniz. Eğer karşılıklı olarak anlaşırsanız öğretim üyesi bölüm yönetimine bir sonraki dönemde lisansüstü öğrencisi alma talebini iletir. Başvuru puanınız yeterse açılacak kontenjan(lar)a yerleşirsiniz ve istediğiniz alanda, istediğiniz danışman ile çalışma imkanı bulursunuz. Başvuru puanının (üniversiteye göre değişmekle birlikte) genelde ALES puanı, mezuniyet not ortalaması, dil sınavı puanı ve mülakat sınavı puanı katkıları ile hesaplandığını da belirtelim.
Danışman arama aşamasını atlayarak bir üniversitenin lisansüstü programına başvurduysanız maceracı bir ruha sahip olduğunuzu söyleyebilirim. Çünkü başvurduğunuz üniversitede hangi öğretim üyelerinin lisansüstü öğrencisi talep ettiğini bilmiyorsunuz. Dahası, lisansüstü öğrencisi talep eden öğretim üyelerinin hangi konularda çalışmalar yaptığını (veya yapmayı planladıklarını) da bilmiyorsunuz. Tek ümidiniz size atanacak danışman ile ilgi alanlarınızın kesişmesi. Eğer “hocam ben ilerlemek istediğim alanı da belirlememiştim ki…” diyorsanız maceracı değil tam bir çılgınsınız. Bu yazıda “hangi alanda ilerlemek üzere çalışmalar yapmalıyım?” sorusunu tartışmadık. Ancak bu soruya hızlı bir cevap vermek gerekirse: Hedefleriniz doğrultusunda (akademik veya ticari hedefleriniz olabilir) yatırıma dönüşme potansiyeli bulunan bir alanda ilerlemek için çalışmalar yapmak yararınıza olacaktır.
Lisansüstü eğitimin ne işe yaradığını ve hangi koşullarda verimli olabileceğini konuştuk. Şimdi bana en çok yöneltilen sorular listesinde olan “sizce yüksek lisans yapmalı mıyım?” sorusunu kendinize sorun ve cevaplayın. Sizce yapmalı mısınız?
Yüksek lisans yapmış ve doktoraya devam eden biri olarak yazıyorum. “Yüksek lisans yapmalı mıyım?” sorusu o kadar havada bir soru ki… Acaba sen bunu istiyor musun? Neler için faydalı olabileceğini, yüksek lisans eğitiminin sana ne katacağını ve mezun olduğunda bunu nerelerde kullanabileceğinin gerçekten farkında mısın? Mutlaka pek çok artısı, katkısı olacak, peki bu süreçte senden neler gideceğinin de farkında mısın? Lisansüstü eğitim maalesef kişinin kendisinden de birçok şeyi götürebiliyor. Bence kişi önce bunları sormalı. Yüksek lisans şart değildir, getirileri vardır, bazen bazı koşullarda olmasa da olur, bazen de olması şart olur.. Tamamen o anki hayat şartları ve gelecek planları nasılsa ve neye yönelikse ona göre karar verilmeli… Yine de bakıldığında 2-3 senelik bir zaman dilimi.. genele baktığımızda, hiçbir şey. Yapılır mı, katlanılır mı? Pek tabii. Danışman çok önemli, bahsettiğim kadar olumsuz değil, aksine çok faydalı bir iletişim de kurulabilir. Bu süreç bir çile olmaktan çok tamamen keyif haline de gelebilir. O yüzden öncelikle ilginizi çeken ve daha da detaylı olarak içine girmek istediğiniz alanın belirlenmesi gerek, ardından da üniversitenin adından bağımsız olarak size uyan bir danışman bulunması gerek.. Sadece danışmanı ile sorunlar yaşadığı için yüksek lisans bırakan çok arkadaşım oldu. Elbette ki bu danışmanın veya öğrencinin hatasıdır gibi bir genelleme yapmıyorum, ikili iletişimde ortak bir noktada buluşamamışlar yalnızca. Bununla birlikte sadece danışman hocası için lisansüstü eğitimi yarıda bırakmamayı seçen arkadaşlarım da oldu, “şu an devam ediyorsam sadece hocam için” diyenler… Bu nedenle doğru danışman seçimine özen göstermekte fayda var. Bu yola girmek isteyen herkese önce şans, sonra sabır ve çalışma motivasyonunun devamlılığını diliyorum 🙂
Çalışmak istediğiniz bir öğretim üyesi belirlemeden ve onunla anlaşmadan yüksek lisansa başvurmak çok büyük bir risktir. %98 ihtimalle hayatınızın 2 koskoca senesini çöpe atacaksınızdır. Ayrıca öğrenci ve öğretim üyesi için hayat daha sıkıcı bir hal alacaktır.
Yazıda belirttiğiniz “maceracı” profiliyle başlayıp sonra tez aşamasında “çılgın” a dönen versiyonu da var bunun hocam (Ben değil de bir arkadaşım 🙈). Benim yolculuğum ne amaçla yüksek lisans yapmak istediğimi ve hangi alanda yapmak istediğimi bilerek başlamıştı ama şunlara hiç uyanamamıştım: 1- Yüksek lisans kabulü aldığım okulda istediğin alanda çalışan bir öğretim üyesi var mı? 2- Varsa sen o öğretim üyesiyle birlikte çalışabilecek frekansta mısın? Yeterince tanıyor musun? 3- Dahası o öğretim üyesi seninle çalışmayı kabul edecek mi? Kabul aldıktan sonra bu üç sorunun da üç hayırla uğurlanmasıyla sırf açıkta kalmamak için (ki o aşamada bu soruları sorgulayabilme şansını çoktan kaçırarak) bir hocamızla anlaşmıştım. Ders dönemim her ne kadar başarıyla geçse de bu üç temel sorunun havada kalması tez aşamasında beni yine yakamdan yakalamıştı. Sonrasında ders döneminde aldığım derslerden birinin beni bu konuda çalışmaya heyecanlandırması ve doğru bir rehberle çalışma fırsatı yakalamamla benim hikayem direkten döndü. Gol oldu. Ancak daha bilinçli olsaydım ve danışman hocamla en başından yola çıksaydım kesinlikle çok daha keyifli bir süreç olurdu.
Son olarak bir eleştiride de ben bulunmak istiyorum. Alan fark etmeksizin bir amacı olmasa da herkesin bir şekilde yüksek lisans diploması elde etmek yarışına girdiği bir dönemdeyiz. Bu amacı olmayan veya amacı olsa da bu konuda samimi olmayan kimselerin sonu tez döneminde tez çalışmasını birilerine yaptırmaya çalışmasıyla bitiyor. Kimsenin kendini kandırıp uzmancılık oyunu oynamasına gerek yok. Bir şeyi hatırlatmakta fayda var: “Emek vermediğin şey senin değildir. ”
Alnının teriyle işinin başında olan herkese iyi haftalar dilerim 💐
Hiç bu açıdan bakmamıştım. Olağanüstü bir düşünce aşılandı şuan beyin hücrelerime. Doğru mercilerle doğru çalışmalar yapılmayacaksa neden yüksek mühendis olayım ki zaten !!
Merhabalar, tamda şuanda sorguladığım bir konu ve ihtiyacım olan bilgilerdi. Teşekkürler.