Bu yazının başlığını unutulmaz komedi filmi Kibar Feyzo’nun bir sahnesinden aldım. Feyzo’nun (Kemal SUNAL) annesinin (Adile NAŞİT) “öküz alırız o parayla!” diye bağırarak Feyzo’nun evlenebilmesi için gereken paranın, kendince daha değerli bir şey için harcanmasını istediği sahneyi hemen herkes hatırlıyordur.
Fiyat, satışa çıkarılacak bir mal veya hizmet için beklenen ekonomik karşılıktır. Diğer taraftan, (en az) bir müşterinin bir mal veya hizmet için ödemeye hazır olduğu tutar ise değer olarak tanımlanır. Yerden rastgele bir taş parçası alarak, bu taş parçasının fiyatını 1000 TL olarak belirleyip satışa çıkaralım. Burada, belirlediğimiz fiyatın neden bu kadar yüksek olduğunun gerekçelerini söyleyebiliyor olmamız gerekmediğini de belirtelim. Bu taşı satın alan biri çıktığında artık bu taşın değeri (en az) 1000 TL’dir. Çünkü 1000 TL’lik fiyat ile (en az) bir alıcı bulmuştur. Diğer taraftan, çok değerli olduğunu düşündüğünüz bir takıyı 5 TL gibi düşük bir fiyat ile satışa çıkarmanıza rağmen alıcı bulamıyorsanız, elinizdeki takının değeri 5 TL’den azdır. Bu paragraf ile fiyat ve değer kavramlarını hatırladık. Mühendislik bakış açısında fiyat teriminin bu tanımı tatmin edici değildir; belirlediğiniz fiyatı gerekçelendirmeniz gerekir. Bir malın veya hizmetin fiyatı aşağıdaki altı süzgeçten geçirilerek yargılanır.
- Kullanılan malzeme miktarı ve kalitesi
- Kullanılan ekipmanın ilk yatırım ve işletme maliyetleri
- İşçilik süresi ve kalitesi
- İşçilik için gereken becerinin ne derece yaygın olduğu
- Satın alma sonrasında hangi diğer harcamalara gerek kalmayacağı
- Satın alma sonrasında sağlayacağı fayda
Bu süzgeçlerin ilk beşi objektiftir; değerlendiriciye göre değişkenlik göstermez. Bu sebeple bir mal veya hizmet için tüm mühendisler benzer fiyatları makul görürler. Bu bakış açısı mühendislerin çoğu zaman (çok sevdikleri bir söylem olan) “güvenli tarafta kalmalarını” sağlar. Twitter üzerinde kaydedilmiş ilk tweet, bir iş adamına 2.9 milyon Amerikan dolarına (bir NFT olarak) satıldı. İş adamı satın aldığı varlığı bir sene kadar sonra 48 milyon Amerikan doları başlangıç fiyatı üzerinden satışa çıkardı; ancak açık arttırma kapandığında en yüksek teklif 280 Amerikan dolarıydı. Anlaşılan iş adamının satın aldığı varlık, sadece kendisi için bu kadar değerliydi. Yukarıdaki süzgeçleri kullanarak karar veren bir kişi elbette 2.9 Amerikan dolarına bir tweet satın almazdı (o paraya kaç tane öküz alınır). Diğer taraftan, söz edilen süzgeçler ciddi fırsatların bazılarını kaçırmalarına da sebep olur. Örneğin, 2019 yılı ortalama değeri 7400 Amerikan doları civarındayken, 2022 yılı ortalama değeri yaklaşık 28000 Amerikan doları olan kripto para Bitcoin, yukarıdaki süzgeçlerden 2019 yılı koşullarında geçirildiğinde ilerleyen zamanda daha fazla değer kazanacağı fikri oluşmazdı; ancak 2019 yılını takip eden üç yıl içerisinde Bitcoin’in değeri yaklaşık 4 katına çıktı.
Gelin şimdi mesleğimizin önemli sorunlarından birini bu yazıda tanıtılan süzgeçler ile değerlendirelim. Yeni mezun inşaat mühendislerine, kariyerlerinin ilk yıllarında sağlayacakları hizmetler için teklif edilen aylık ücretin (fiyat) çoğunlukla asgari ücrete yakın olmasının ve bu ücretlerin (en az bir aday tarafından) kabul edilerek yeni mezun inşaat mühendislerinin sağlayabilecekleri hizmetlerin değeri olarak (ne yazık ki) belirlenmesinin sebepleri sizce nelerdir? Yeni mezun inşaat mühendislerinin sağlayabilecekleri hizmetler, bu yazıda söz edilen süzgeçlerden geçirildiğinde ortaya nasıl bir tablo çıkıyor? Yeni mezun olacak öğrencilerimizin sektördeki başlangıç koşullarını iyileştirebilmek için neler yapılabilir? Lütfen siyasi söylemlerden arındırılmış yorumlar yapınız.
Öncelikle en çok yaşadığımız sorun eğitim düzeyinin çok düşük olması ve bize maaştan önce saygı duyulmaması. Çok fazla okul var ve bizim mezun olduğumuz kadar kaliteli okulların sayıları çok az. Bu da şunu getiriyor işverende mühendis çok var işçi bulmak zor fiyat rekabeti de düşüyor. Sorumluluğa gelince her şey bizim üzerimizde ama maaşa gelince sen bana para kazandırmıyorsun oluyor. Diploma kiralama durumu çok yaygın. Onayladığım bir durum değil. Yeni mezun olan arkadaşlarım lütfen bunu yapmayın biz şantiyelerde o kadar büyük hatalarla karşılaşıyoruz ki bunu görüp deneyimlerinden anlamak mümkün değil. O kadar olur mu dediğiniz her şeyi yaşıyoruz. Keza aynı şekilde proje ofislerinde de aynı yetkiniz kullanmak isteyebilirler. Bunda da durum pek farklı değil. Ve kendinizi illaki yapıda çalışacağım diye şartlamayın okulu ders sınav olarak görmeyin ders geçmek yada kalmak bu mesleginizde göstereceğiniz her şeyin göstergesi asla değil. Biz insanlığı inşaa ediyoruz sadece binaları değil
Hocam selamlar, dört senedir faal olarak sektörün içindeyim. Aslında istihdam alanımızın kısıtlı olmamasına rağmen haddinden fazla diplomalı işsiz olması dediğiniz “fiyat-değer” durumunu ortaya çıkarıyor. Her dedesinden miras kalanın müteahhit olduğu bu düzende yaptığımız işi tüccar kafasıyla değerlendiren iş verenler “sen yüksek ücret talep edersen senin yerine daha düşük ücretli birini bulurum” düşüncesiyle hareket ediyorlar. Çünkü onlar için önemli olan tek şey yaptığı yatırımdan çok daha fazla kar elde etmek. Yapının sağlamlığı, kullandığı malzemenin kalitesi hiç önemli değil.
Yeni mezun meslektaşlarıma haddim olmayarak belki bir tavsiye gibi söylemek istediğim düşüncem şöyle: Asla umutsuzluğa kapılmasınlar, soru sormaktan çekinmeden gördüğü her yeni yöntemi kendi akıl süzgecinde değerlendirip “bunu nasıl daha sağlam, pratik ve kendime faydalı hale getirebilirim” sorusunun peşine düşsünler. Bu sayede kendileri farkında olmadan bile herhangi bir konu hakkında bile tecrübe sahibi olacaklardır. Kendi bilgilerini, çalışma tarzlarını ve fikir genişliklerini karşısındaki insanlara yansıttıklarında da kaybedilmek istenmeyen bir mühendis olacakları düşüncesindeyim. Demek istediğim -belki de biraz kaba tabirle- kişiyi (işvereni) bilgimizle döveceğiz. İyi ki varsınız, tüm okurlara selamlar.
Her fiyatlamanın oluşmasındaki temel sebep olan arz talep dengesi başta olmak üzere eğitim kalitesinin düşmesi ve eğitimin iş hayatına çok iyi bir şekilde hazırlamaması olduğunu düşünüyorum.
Ayıca, maalesef kendimizi geliştirme konusunda diğer ülke mühendislerine göre çok gerideyiz.
Ne yazık ki biz piyasada mühendis değil de birilerini zengin etmek için haftanın altı günü 08:00-18:00 arası mesai yapan köleleriz. Suçlusu servetine servet katmak isteyen müteahhitler mi, 5 matematik sorusu çözebilen insanların mühendis olmasına sebep olan sistem mi yoksa paraya ihtiyacı olsun veya olmasın diplomasını kiralayarak cana kast eden meslektaşlarım mı bilmiyorum. Neresinden tutsam elimde kalan korkunç bir tablo var karşımda. İşveren tabii ki ucuza köle çalıştırmanın derdinde olacak, önemli olan bizim baş kaldırmamız. Emin olun mezun olduktan sonra “para kolay kazanılmıyo, hele sen bi başla tecrüben oldukça daha çok kazanırsın” diyenler olacak. İnanmayın. Biz ne kadar kötü şartlarda çalışmayı, tecrübe olsun diye kabullenirsek ilerde de tecrübemize karşılık düşük ücret vermeyi işverenler kendilerine hak görecek. Zor bir ekonomik dönemden geçiyoruz biliyorum, o yüzden çalışmayın, baş kaldırın diye ahkam kesmek istemem ama bu düzenin değişmesini istiyorsak hepimizin bazı yükleri sırtlaması gerek. Kalitemizi ve fiyatımızı biz belirleriz, lütfen bunu unutmayın.
Bu durumun ortaya çıkmasında etken olan durum bizi işe alan kişilerin istekleri. Bu istekler de inşaat mühendisliği alanlarının büyük bir çoğunluğunu kapsayan konut piyasası için beklenti imza düzeyinden daha üst seviyesi çok ta aranmıyor. Bu müteahhitler tarafından belirtilen gerekçe tâbi. İnşaat Mühendisliği için bu geçerli değil. Bu istek doğrultusunda müteahhit az paraya iş yaptırır mıyım acaba diye arayışa giriyor ve arayış doğrultusunda birilerine ulaşabilir durumda olduğunu fark ediyor . Bu arayışta kimleri buluyor dersek te ; ülkemizin tüm üniversiteleri ve tüm bölümleri değerli ama bazı üniversitelerimiz gözle görülür şekilde daha verimli ve geleceğe yönelik eğitim imkanı sunuyor. Çoğunluk olan verimsiz üniversite mezunu olan inşaat mühendisleri de zaten hayattan fazla beklentisi olmadan girdiği bölümden fazla beklentiye girmeden iş sahibi olmak isterse ona uygun müteahhiti hızlıca bulabiliyor. Asıl sorunumuz sanırım buradan başlıyor. Kendi kendimizi değersiz kılıyoruz.
Üniversite ile gerçek hayat arasındaki kopukluk.
Üniversitede kimya, biyoloji lab. dersini geçersin de işverenin hak ediş, metraj dersini geçemezsin.
Lineer cebir, diferansiyel denklemler dersini geçersin de işveren AutoCAD, Primavera sınavını geçemezsin.
Eğer özverili olursan topoğrafya, çelik yapılar, betonarme, statik derslerinden kendine bir disiplin oluşturabilirsin.Stajlarını naylon yapmazsan kendine bir şeyler katabilirsin.
Şu an yeni mezun bir mühendis okyanusa atılmış bir tatlı su akvaryum balığından farklı değildir.
Benim önerim iki yıl sadece teknik ve uygulamaya yönelik dersler ve iki yıl zorunlu staj.Üniversite, bakanlık ve özel sektör işbirliği ile geleceğimizin için nitelikli insan yetiştirmek.